Çok Sık Hapşırma ve Burun Akıntısı Neden Olur? Geleceğin Burnuna Yolculuk Düşünün… 2050 yılında uyanıyorsunuz, burnunuz hâlâ tıkanık, hapşırıyorsunuz ve akıllı ev sisteminiz şöyle diyor: “Alerjen seviyesi yükseldi, burun filtresi güncelleniyor.” Bilim ve teknoloji hızla ilerliyor ama bir gerçek hiç değişmiyor: insanlık olarak burun akıntısı ve hapşırma ile savaştayız! Peki bu basit gibi görünen mesele, gelecekte nasıl bir anlam kazanacak? Gelin birlikte geleceğin burun ekosistemine doğru vizyoner bir yolculuğa çıkalım. Uyarı: Bu yazı geleceğin burnuna dair tahminler içerir. Burun çekme sesleri duyabilirsiniz. Hazırsanız, tıkanıklığın ötesinde bir perspektife geçelim! Burnun Geleceği: Alerjiden Yapay Zekâya Bugün çok sık hapşırmanın ve burun akıntısının…
Yorum BırakYolculuk Hikayeleri Yazılar
Yatay Hareketlilik Nedir? Gerçek Hayattan Örneklerle Toplumsal Değişimin Sessiz Adımları Her zaman insanların hayat hikâyelerini dinlemeyi severim. Çünkü her hikâye, bir toplumun aynasıdır. Kimi zaman bir öğretmenin başka bir şehirde yeni bir okula tayinini, kimi zaman bir doktorun özel klinikten devlet hastanesine geçişini duyarız. İlk bakışta küçük bir değişim gibi görünür ama aslında bu, sosyolojinin en dikkat çekici kavramlarından birinin — yatay hareketliliğin — canlı bir örneğidir. Gelin birlikte, bu kavramın ne anlama geldiğini, nasıl yaşandığını ve neden toplumların dönüşümünde bu kadar önemli olduğunu keşfedelim. Yatay Hareketlilik Nedir? Yatay hareketlilik, bireylerin veya grupların toplum içindeki statü seviyesi değişmeden konum değiştirmesidir.…
Yorum BırakHiçbir Şeye Nasıl Yazılır? Siyaset Bilimi Perspektifinden Bir İnceleme Bir Siyaset Bilimcisinin Bakışıyla: Güç İlişkileri ve Toplumsal Düzen Siyaset, güç ve iktidarın her düzeydeki ilişkilerini anlamayı gerektirir. Toplumsal yapılar, bireylerin ve grupların nasıl şekillendiğini, nasıl düzenlendiğini ve en nihayetinde kimlerin söz hakkına sahip olduğunu belirler. Bu bağlamda dil, sadece iletişimin bir aracı değil, aynı zamanda güç ilişkilerinin ve ideolojik yapıların şekillendirilmesinde kritik bir rol oynar. Dil, toplumsal yapının ve iktidarın bir yansımasıdır. Bu yazıda, “Hiçbir şeye nasıl yazılır?” sorusunun etrafında dönen bir siyaset bilimi analizine odaklanacağız. Bu soru, basit bir dilbilgisel tartışma olmanın ötesinde, toplumsal düzenin, ideolojilerin ve iktidarın nasıl…
Yorum BırakHezeyan ve Halüsinasyon Nedir? Güç, Toplum ve Siyaset Üzerindeki Etkileri Giriş: Güç İlişkilerinin Gösterdiği Sınırlar Siyaset, toplumun bireyler arasındaki ilişkileri şekillendiren ve biçimlendiren bir sistem olarak sürekli bir güç dinamiği içerir. Her iktidar ilişkisi, toplumda bir düzen kurma çabasıyla şekillenirken, aynı zamanda bu düzenin ne kadar gerçek olduğuna dair sürekli bir sorgulama da ortaya çıkar. Ne kadar “gerçek” bir düzen vardır? Toplumlar, ideolojiler ve kurumlar tarafından dikte edilen normlara ne kadar güvenebilir? Peki ya bu normlar, bireylerin kendi iç dünyalarında bir takım yanılsamalar yaratıyorsa? Hezeyan ve halüsinasyonlar, bireylerin toplumsal düzenin baskılarından nasıl etkilendiklerinin göstergeleri olabilir. İktidarın, toplumsal yapıların ve toplumsal…
Yorum BırakHendek Savaşında Ne Oldu? Bir Felsefi İnceleme Felsefe, insanlık tarihinin en eski sorularına yanıt ararken, bu sorulara sadece zihinsel bir düzeyde değil, aynı zamanda pratik yaşamda da anlam kazandırmaya çalışır. İnsanlık, doğa ile, toplumla, birey ve güç arasındaki ilişkiyi, tarihsel olaylar üzerinden şekillendirir. Hendek Savaşı, bu noktada sadece bir askeri çatışma olmanın ötesinde, etik, epistemoloji ve ontoloji bağlamlarında derinlemesine incelenmesi gereken bir olaydır. Filozof, bu savaşı sadece kim kazandı veya kim kaybetti sorusunun ötesinde anlamaya çalışır; bu savaşın, insan doğası, toplumsal yapılar ve bilgiye dair ne öğrettiğini sorgular. Etik Perspektiften Hendek Savaşı: Doğru ve Yanlış Arasındaki İnce Çizgi Hendek Savaşı,…
Yorum BırakOsmanlı’da Güzel Kadınlara Ne Denir? (Tarihin Flört Rehberi) Ah, Osmanlı… Kahve kokulu saraylar, fesli beyler, işlemeli kaftanlar ve elbette dillere destan güzeller! Bugün tarih kitaplarının tozlu sayfalarına biraz mizah serpiştirip, “Osmanlı’da güzel kadınlara ne denirdi?” sorusunun peşine düşüyoruz. Cevap sadece tarihî değil, aynı zamanda bolca kahkaha da içeriyor! Güzelliğe Osmanlı Duruşu: “Hüsn” ve “Zerafet” Arasında Osmanlı’da güzellik öyle “filtreli selfie”lerle ölçülmezdi. Güzellik bir sanattı, hatta bir stratejiydi! “Hüsn” (güzellik) kelimesi, sadece fiziksel çekiciliği değil, ahlakı ve nezaketi de kapsardı. Yani, o dönem birinin “Ne hoş hatun!” demesi, bugünkü “güzelmiş” demekten ziyade “hem zarif, hem akıllı” anlamına gelirdi. Bir Osmanlı beyefendisi…
Yorum BırakTek cümlelik cevap bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacak: Kırşehir Kürtlerinin kökeni tek bir hikâyeye sığmaz; göç, iskân ve yerel süreklilik birbirine düğümlenir. Kırşehir Kürtleri Nereden Gelmiştir? Tek Anlatıya Sığmayan Bir Gerçeklik Şunu en başta söyleyeyim: “Hepsi Cumhuriyet’ten sonra geldi” ya da “hepsi bir tek bölgeden sürüldü” diyen her kesin hüküm, hem arşivle hem sahayla çelişiyor. Orta Anadolu’daki Kürt varlığı, özellikle 17.–19. yüzyıllarda Osmanlı’nın planlı iskân politikaları ve konar-göçer aşiret hareketliliğiyle güçlenirken, daha eski kayıtlar ilk yerleşim izlerini çok daha geriye götürüyor. Bu nedenle mesele, bir göç dalgasına indirgenemeyecek kadar katmanlıdır. :contentReference[oaicite:0]{index=0} Provokatif Bir Başlangıç: “Ya Tarih, Siyasî Rahatımıza Uymuyorsa?” Kendimize soralım:…
Yorum BırakGünümde Nasıl Yazılır? Psikolojik Bir Bakışla Günlük Tutmanın Gücü Bir psikolog olarak, insanların düşüncelerini kelimelere dökerken kendilerini nasıl yeniden tanımladıklarını gözlemlemek beni her zaman büyülemiştir. Çünkü “yazmak” yalnızca bir eylem değil, bir farkındalık sürecidir. Günlük tutmak ya da basitçe “günümde nasıl yazılır?” sorusunu sormak bile, kişinin iç dünyasına yönelmesinin bir işaretidir. Her insan, gün içinde yaşadığı olayları farklı biçimlerde işler: kimi bastırır, kimi tekrar eder, kimi de anlamlandırmak için yazar. İşte bu yazı, “günümde nasıl yazılır?” sorusuna psikolojik bir mercekten yaklaşarak, yazmanın bilişsel, duygusal ve sosyal yönlerini keşfetmeyi amaçlıyor. Bilişsel Psikoloji Perspektifi: Yazmak Düşüncenin Aynasıdır Bilişsel psikolojiye göre insan zihni,…
Yorum BırakBir Yılın 365 Gün Olduğunu Kim Buldu? Zamanın Siyaseti Üzerine Bir siyaset bilimci olarak, zamanın yalnızca astronomik bir olgu değil, aynı zamanda bir iktidar mekanizması olduğunu düşünmek gerekir. “Bir yılın 365 gün olduğu” bilgisi, kulağa bilimsel bir gerçeklik gibi gelir; ancak bu sayı, aynı zamanda tarihin derinliklerinde şekillenen politik bir uzlaşının da ürünüdür. Peki, zamanı kim tanımlar? Güneşin dönüşünü kim sayar? Ve daha önemlisi, bu sayımın toplumsal düzen üzerindeki etkisi nedir? Zamanı Ölçmek: Bilim mi, İktidar mı? Tarih boyunca zamanı ölçme biçimleri, egemen güçlerin meşruiyetini pekiştiren araçlar olmuştur. Antik Mısır’da rahipler, Nil’in taşkınlarını izleyerek yılı 365 güne böldüklerinde, yalnızca bir…
Yorum BırakBeyabani Ne Demek? Felsefi Bir Bakış Beyabani kelimesi, Türkçede vahşi, doğaya terkedilmiş ya da medeniyetin izlerinden uzak olan anlamında kullanılır. Ancak, bir kelimenin anlamını sadece dilsel açıdan değerlendirmek, ona dair derinlemesine bir anlayış geliştirmek için yeterli olmayabilir. Felsefi bakış açısıyla ele alındığında, “beyabani” kavramı, yalnızca doğayla ilgili bir tanımlamadan öte, insanın varlık ve toplum anlayışına dair önemli soruları gündeme getirebilir. Etik, epistemolojik ve ontolojik açıdan değerlendirilmesi, hem insanın içsel dünyasıyla hem de dış dünyadaki konumuyla ilgili derin tartışmalara kapı aralar. Beyabani ve Etik: Doğal Hayatın Ahlakı Felsefi bir bağlamda, “beyabani”yi doğanın bir yansıması olarak düşündüğümüzde, insanın doğal yaşamdan uzaklaşması ile…
Yorum Bırak